28 Şubat 2010 Pazar

20.30 23.00

hazırlığın bitip bıçakların bileylenıp tavaların sıcak beklediği dakikalardan sonra savaşın başladığı saat 20.30
O saatten sonra sadece iş ve siparişler hayatın anlamıyken ne dunya meseleleri ve kızgın tavada kavrulan parmaklar ne de başka birşey umrunda oluyor.
80 100 kişinin siparişleri sırayla dizilirken 2 3 dakikada gonderilen 10 dan fazla tabak sanırım en buyuk ateşlendiricim.
20.30 a kadar antony bourdainın kitabında yazdığı gibi savaş alanındaki hazırlık misalı durmaksızın yapılan hazırlığın ardından 3 saatlik savaşın başlamasını beklemek parmaklara sarılan peçeteyle birlikte bantlanan tava maşa tutan eller servisin 2. saatinde ter ile çıkan bantlar servis sonunda butun servisin izlerini taşıyan yan bezleri herbirini birer gurur abidesi sayıyorum artık :)
her guzel ,kusursuz çıkan sevisin sonunda keyifle içilen bi kaç kadeh şarap gunun en tatlı en vazgeçilmez dakikaları.
mise an place hayatımın bir parçası olmaya başlamışken hayatımı ve gunluk programımı planlarken 20.30 -23.00 arası yaşanan karmaşık duzen aklıma geliyor o karmaşada o savaş alanında bile bi duzen oturtmuşken hayatın karmaşasında normal hayatın gereksinimleri ve programı çok daha kolay ve sıradan geliyor...
Sanırım hayatımın programı yemekle birlikte gelişiyor birkaç zaman sonra hepimizin olacağı yaşacağı ya da yaşadığı gibi ....

19 Şubat 2010 Cuma

Güzel Güneşli Bir Bahar Günü,

Hava güneşli tam bir bahar havası biraz stressten sorumluluktan uzaklaşıp kendime zaman ayırma vakti enerji toplama zamanı gunesin altında bogaza karşı bi çay içip güzel şeyler düşünmek için hayaller kurmak için mükemmel bir gun.
Dostlarla buluşup derin sohbetlere yelken açmak için can atıyorum bu sohbetlerde yemekle ilginç yaratıcı fikirlerle dolu olacak eminim:)motivasyonun en güzeli benım için bu sanırım. Daha fazla vakit kaybetmeden güneşin altında yerimi almam gerek.
Gunun keyfini çıkarın!!

16 Şubat 2010 Salı

Zaman Ayırmak Gerek ..Tekrar!!

Aşçılık yapıyorum birçoğumuz aşçılık yapıyor.
Aşçılığın, şefliğin kariyeri zaman istiyor. Ancak bu kariyerin yüksek mevkilerine çıkmak için sadece mutfakta olmak yetmiyor.
Ayrıca kariyerin sürekli devam eden, başarının hedef değil izlenen bir yol olduğunu düşünürsek ben bu yolda tüm zamanın mutfakta geçmesi gerektiğine inanmıyorum!!
Bu genç yaşlarda tüm yaratıcı fikirlerimi enerjimi mutfakta harcamak istemiyorum.Bu enerjimi işimle bağlantılı başka heyecanlarda da kullanmak istiyorum.
İlk ornek yarışmalar bunu daha once yazmıştım yarışmalar ilk secenek ve en uygulanabilir olanı ancak bununla birlikte ilişkilerin ve bağlantıların buyuk onemi var ilişkilerin bağlantıların devamlı canlı tutulması gerektiğine inanıyorum .
Ornegin!!
Balık sipariş verdiğimiz balıkçının et sipariş verdiğimiz tedarikçiden isim yapmış belli bir suksesi olan şefler,yemek yazarları bu çembere birsürü ekleme dahil edebiliriz .
hepsiyle tanışmak ilişkileri bağlantıları korumak gerek.Nedeni elbette açık ilerde yapacağımız her işte fikir danışmak fikir almak için birçok sebep için ihtiyacımız olabileceği gibi onlarında bizlere ihtiyacı olabileceğini düşünüyorum .
lafı uzatmadan tekrar konuya donmek en iyisi.
Buarada sabırlarını zorlayıp ta sadece bu bilgi alışverişi için ilişkisini koruduğu birçok şef gordum .:)
Yaptığımız mesleğin yanında farklı projeler uygulamaya koymaya çalışmak her zaman kendi sınırlarımızı zorlamak bize hep daha iyisini getirecek .Belki de extra iş bile (ücret maaş düşünmeden)
Bunları yapmak güzel şeyler getirebilir belki ozel bi yemek okulunda eğitmenlik belki cafe bistro danışman sefliği bunları bu genç yaşda yapabilmek zor değil genç arkadaşlarımdan birçok kişi tanıyorum bunları yapan.
Dediğim gibi sadece mutfak da yemek yapmak yetmiyor arkadaşlar en iyisi bu genç enerjimizi projelere donuşturup bunları uygulayacak en azından paylaşabilecek kadar samimi dostlar iş çevresi yaratmak kariyer için şart onemini ilerde daha iyi anlayacağımızı duşunuyorum .

8 Şubat 2010 Pazartesi

Michelin Portresi

Bu aralar 2 michelin yıldızlı bir restoranın şefi zamanında alt kademelerde kaydedeğer yerlerde (French launry vs.) çalışmış bir şef ile gorüşüyorum.

Onun bahsettiği kalitenin oğrendiklerinin yanında ilk cümlede bahsettiği şeyler stress ve şiddet michelin almış restoran demek disiplinin yanında şiddet ve aşağılamak demekmidir bilmiyorum hiç çalışmadım yemek yemedim michelinli restoranda şuana kadar oralarda çalışmış şeflerin aşçıların herbirinden duyduğum tabirler bunlar şiddet,hakaret nedir bu iyimidir kotümüdür .
Disiplin için oğrenmek için gereklimidir bunlar michelin alıp başarılarını kanıtladıklarına gore gereklidir sonucu geliyor akla.
Ancak ulkemizde boyle bir çalışma günlüğü bu bahsettiğim gibi bir sistem olmadığı için bize oldukça ürkütücü ve gereksiz geliyor .Bir taraftanda acaba boyle bir sistem çalışma hayatı gerçekten de gereklimidir diye soruyorum .
Şu michelin dedektifleri biran once ulkemize uğrasa da bizde gorsek ille de bu sistem olmalımı disiplin ve standart için şiddet gereklimidir bir gorsek..