24 Mart 2010 Çarşamba

slowfood

Ne zamandır yazmak paylaşmak istediğim bir konu.Başta uyarmak gerek slowfood sadece GDO ya hayır demek için kurulmuş bir platform ,Fast food a karşı kurulmuş bir topluluk değil bununla beraber slowfood ağır pişmiş bir yemeği tadına vararak yemenın doğruluğunu anlatan veya bunun gibi geçici
hazları ilke edinen bir toplulukta değildir boyle de algılanmaması gerekir.

Buaralar şefliğin aşçılığın ülkemizde moda olmasına rağmen bilinçli olarak slowfood ilkelerine slowfood u geçelim doğal yaşam ilkelerine saygı duyarak yetişen şef yada aşçı bi elin sayısından fazla tanımıyorum. Kulağıma gelen birkaç haberden bu sistemin yurtdışında oldukça elverişli ve planlı gittiği daha ilkoğretimden bilinçli ve doğaya duyarlı beslenmenın çocukların zihinlerinde yer edindiği okuyorum .Bu oğretim ve bilinçlendirme sistemi sadece tuketici sistemi değil üreticiyi de savunmaktadır.
Nasıl? Slowfood üreticiyi dışlayan gastronomik faaliyetin geleceği hiçe sayan bir adım olduğunu savunuyor. Aynı zamanda yeni yetişen nesilinde daha bilinçli olması için çabalıyor yurtdışında bunun için uygulanan sistem okulların bahçelerinde oluşturulan minik sebze meyve bahçeleri onumuzdeki nesillerin daha bilinçli toprağı ve o toprağın hediyelerini daha çok tanıyarak yetişmesi hangi meyvenin sebzenin hangi zamanda yetiştiğini bilmesi kokusunu tanıması ve bununla birlikte hangisini ne zaman kullanacağını bilerek doğaya kuçukte olsa saygısının gostermesi.İşte tam burda başlıyor biz eğitimli şeflerin yapması gerekende, doğru zaman da doğru urunu kullanmak genetiği oynanmış gıdaların neler olduğunu bilmek geleceği düşündüğümüzü ve saygımızı gostermemızın yolu boyle çıkıyor ortaya .Universiteler de programa girmesi gereken bir ders niteliği taşıyan bu konu şuan universitelerde olmasa da biz bilinçli aşçıların okuyarak ogrenip uygulamaya geçirdiği ilkelerden biri olması dileğim .Şayet gun gelip benım monum hazırlandığında da bu ilke ilk sıralarda yerini alacak.

22 Mart 2010 Pazartesi

Hayal Kırıklığı...

Bi düşünün bakalım onceki senelerle bu seneki yarışmayı ...
veya ilk senelerde ki yarışmayla bu seneki yarışmayı bi değerlendirin kafanızda neyi odullendiriyoruz bi olçun tartın. Türkiye nin bu sektordeki en kaliteli yarışması gastronomi festivali neleri başarıdan sayıyoruz bi gorelim bakalım.
Yaklaşık dort senedir tuyapta her sene daha buyuk beklentilerle ordayken daha buyuk hayal kırıklıklığıyla donuyorum neden bizim yarışmamız da hemen arka salonunda yurtdışından getirilmiş bize gerçek ışıklar olacak kitaplar vs. yokken bizim o salonumuzda incik boncuk parfum bortu bocek satan standlar var!!
Bunun gibi o kadar çok soru işareti var ki bi ornek daha herşey hazır getirip tabaklarken neleri odullendiriyoruz nasıl tabakladığımızı mı? artık kendimizi kandırmayalım dunya da nelerin olup bittiğini bu organizasyonların nasıl olduğunu nasıl master chef yarışmalarının 9 gun surduğunu sadece geçilmemek uzere oluşturulmuş sınavlar olduğunu bunların insanları nasıl kamçıladığını ki dunyadan boyle marka şefler yarattığını gorelim artık ki bızde artık dunyada marka şeflerden olalım marka mutfaklardan olalım
bunun için ilk once bakış açısını değiştirelim!!!

14 Mart 2010 Pazar

18-21 mart

Onumuzdeki bir hafta hareketli olacak.Heyecanı şimdiden başladı yarışmalardan ziyade dostlarımı ,ustatlarımı ,hocalarımı tanıdığım birçok kişiyi görüp sohbet etmek çok güzel olacak.
Yorucu olsa da bu tatlı yorgunluk için sabırsızlanıyorum .
İyi veya kotu herkes emeklerini koyacak ortaya herkese başarılar şimdiden.
Lisedeki ilk yarışmamı heyecanımı hala hatırlıyorum bu sene de aynı heyecanı hisetmek güzel.
Bu senenin onceki senelerden farklı bir duygusu da milli takım uniformasıyla ismiyle yarışmak bana guvenenlerin haklı olduğunu gostermek için ilk fırsatım herşeyin güzel olacağına inanıyorum.
Orada gorusmek uzere.
Ha birde şampanya olucak yanımda heyecanını başarısını kutlamak isteyenlerle paylaşmak için :)

9 Mart 2010 Salı

İkinci şef...

Standartın ikinci çıkış kapısı.İşte tam olarak bu.
Şef kendisi mutfakta olmadığı zamanlarda en az kendi işi çıkartırmış gibi standartların aynı olması demek ikinci şef.
Asıl şefin içinin rahat olması demek .Antony bourdain nın kitabında yazdığı gibi sağ kolu demek .(buaralar çok fazla ornekler buluyorum sanki o kitapta defalarca okuyorum sanki amerikayı tekrar keşfeder gibi)
Şu sıra bunu daha iyi anlıyorum bir kaç haftadır gozlemlediğim şeflerlerin birçoğunun ikinci şefi yıllardır beraber yemek yaptıkları insanlar her meslekte oyledir dimi? evet oyle diyorsunuz .Elbette oyle ama kaliteli mutfakta bu standart bu guven seneleri istiyor.
Gordon Ramsey iki yıl çalışmadığı bir şefe mutfağını emanet etmiyor sorumluluk vermiyor.
İşte çelişki burda başlıyor bizde okul bitirmiş stajlarla edinilmiş meslek tecrubesiyle istenen pozisyonlar hayalperestiliği yaşatıyor.
Hiç bir şef mutfağını ozenle oluşturduğu monusunun malzemelerini tanımadığı beraber yemek pişirmediği bir şefe teslim etmiyor.
Daha fazla uzatmadan herhangi bir yerde çalışırken guven verin sorumluluk alın standartları uygulayın güven kazanın ..

İki arada...

Kısa sureli meslek deneyimim bunu farketmeme yetti.Ne kadar ölüm kalım meselesi bile olsa eğer mutfaktaysam ne ozel hayat ne ilişkilerin hiç onemi kalmadığını ogrendim artık.
olabildiğine duygusal birisi olsamda sanırım bunu bir kenara bırakmayı ogrendim ,zira sorunum yada sorununuz kafanızı deliler gibi kurcalaması kimse için birşey ifade etmez mutfakta onemlı olan yemeğin çıkması.
Her zamanki standartta!!
Önemlı olan işin her zaman ki seyrinde yurumesidir.
Ki doğru olanda bu olmalı ben ne kadar gaddar gorunsem de yazdıklarım ile mutfağın kuralları hiç bi ilişki hiç bir ozel sorun kabul etmez dinlemez !!
Bu gaddar sistem zaman zaman çekilmez olsa da sanırım ogrenilemeyecek kadar da zor değil.
Bunu genç yaşımda tecrube ettiğim için kendimi biraz şanslı hissediyorum açıkcası...