27 Kasım 2010 Cumartesi

Piyasa...

Piyasa diye bi mekan varmış gittiniz mi.
Veee gençliğin takıntılı halleri diyerek kısaca açıklıyorum durumu.Şurası çok konuşuluyor şusıralar gidelim biara .
Neresi lan!! çok konuşuluyor diye bi mekana gitmenin anlamı ne abicim.
Nerede eğleniyorsan orası piyasadır .Bırakın millet boyle takıntıları concon yaşam tarzınızda , ne buluyorsunuz abicim kendinize ait??
Çakma konuşma tarzınız ,çakma kültür bilginiz.Conconmusunuz okumayın abicim burayı.
Anneye ''mom'' diye hitap edip ,kültür için üniversite de olup ilerde ne yapacağını bilmeden takılan bi tip olmayın kendi tarzınız,kendi bakış açınızla yaşayın .
Kısaca piyasa diye bi eylemde bulunmayın lan.Siz sadece kendi tarzınızı ve hayatınızı yaşayın!!!

23 Kasım 2010 Salı

Doktor Bey Hasta Mı Seçiyor!!!!

-Yok ya uykuluk yemiyorum,
-Nasıl lan!!şu sosu tat madem hadi
-Kötü kokuyor!!
-Oha artıkk !!!
Bu nedir abicim ya!!benım ilkokuldaki ogretmenimin başı ağrıdığı için 5 sene boyunca müzik dersi vermemesi gibi bişey bu.Benım değil arkadaşımın hocası oyleymiş.( saygılar hocam ,sizi seviyorum:) )
Neyse dokturun hasta seçmesi gibi bişi bu.
-Yok hemşıre hanım apandist ameliyatı midemi bulandıyor girmeyeceğim!!
Oha derler insana gülerler abicim
Şaka bi yana bu işi yapacaksanız ciddiyim boyle aşçı olan kimliğinizle yemek seçmeyin.
Evde ,dışarda yemezseniz yemeyin kime ne ,ama bu mesleği yapıyorsanız yemek zorundasınız.Sizin kendi seçiminiz değil yemek veya yememek zaten o seçimi bu mesleği seçerken bi seferde hepsi için verdiniz arkadaşlar .
Mutfakta ciddiye alınmak istiyorsanız boyle şeylere takılmayın

Kuşanın Çatal Bıçakları, Maça Gidiyoruz

''Çatal ve bıçakları kuşanın ,yeme içme ödüllerini dağıtacaksınız ''
Nasıl bağdaştırdılar lan bu cumleyi acaba ?? internete girip oy verdiğimiz ödüller için fanatik amigo sözleri gibi girmişler olaya. Futbol maçımı bu lan:)
Neyse timeout istanbul ve Gusta nın beraber organize ettiği istanbul yeme içme odullerinin zamanı gelmiş.
En iyi restoran dalında bir yıldır çalıştığım ve sous chef liğini hakkıyla yaptığımı düşündüğüm mimolett te var .
Mimolett'i orda gorduğume sevindim eyvallah .Sonuçta kendi çalıştığım yer olduğu için de burda yazmak abuk subuk geliyor.Etik değil lan onu demek istiyorum.
Yalnız benı asıl heyecanlandıran.Kendi resrotanım kadar iyi takip ettiğim tarzlarını duruşlarını bildiğim güvendiğim Lamouette.
Lamouette en iyi yeni restoran kategorisinde yarışıyor .Aferin beyler cidden aferin.
Bizden yani mimolett ten ayrıldıktan sonra kendi yerlerini açan 2 adamın restoranı .Monuleri Türkiye'deki en iddalı monulerden biri .İdealist adamlar 40 kişi olduğunda 41 inci misafir nazikçe geri çevirebilen adamlar bunlar .
Ve dunyayı takip eden adamlar yemek yapmayı, tarzlarını dunyayayla birlikte ,paralel geliştiren adamlar .
Neyse,lafın kısası bu adamlar ,idolünüz olucak şef duruşunda ki adamlar olmaya aday ,takip edin bu adamları.

19 Kasım 2010 Cuma

Momo Restorant..Melbourne

Dün gece üç tane geveze adam heralde üç saat falan tartıştık bu restoranı.Kadehim doldukça sohbet uzadı.:)
Peçetelerin katlama şekillerinden ,salonundaki ışıklandırmasına ve tabakta kullandığı şişlere kadar herşeyi konuştuk abicim.

En sonunda ikiye bir kalınca sustum ben.Yoruldum lan tartışmaktan!!

Adam ortadoğu konsepti yapmış bildiğimiz humus ,tabule felan veriyor türk dokunuşlarıda mevcut monude .

Adam konsepti yapmış marjinalde olmuş .Eee ne sizi kapıştıran diyosunuz .Şu abicim,hani diyoruz ya fine dining bir türk restoranı gerek duruşuyla vs.türk kokusu ,herşeyiyle bir türk restoranı .
Boyle bi konseptte tutarmı yoksa bunun üstüne bişeyler katıp ,yine concon bi restoran duruşumu yaratmak gerek .
Momo kendi marjinal haliyle gayet iddalı duruyor .Türkiye de bu duruşuyla nerde olurdu bu restoran sizde bi değerlendirin istedim .Menusunden ,
private room,ışıklandırması ,tabaklarını herşeyini bi inceleyin vaktiniz olduğunda.
www.momorestaurant.com.au

17 Kasım 2010 Çarşamba

Karne,Atari,Mahallelerarası Maç,Gazoz,Veli Toplantısı,Bruce Lee,Mirc,İlk Bisiklet....

''bizimde renkli televizyonumuz vardı'' Onur Gökşen in son kitabı manyakça bi anlatım tarzı, baya kardeşinizle ,ablanızla ettiğiniz kavgaları felan gözünüzün onune seriyor tekrar.
Mesela,o malum durumdan sonra babamın aldığı ilk bisiklet:) malum durumu dile getirmek istemiyorum hani şu etek gibi tshirtler giyip oyle gezindiğimiz haller.(sünnet ulan sünnet)
Çoğumuz geçtik lan o durumdan hepimizde gezdik o etek gibi şeyle.Gülmeyin artis artis.
Herneyse babam almış gelmiş aynı gün sanki nispet yapar gibi ,yahu arkadaş bari 2 gün once getirseydinde hevesimi alsaydım.
Dün gibi hatırlıyorum siyah bi bmx ti vitessiz o zaman lüks vitesli bisiklet yokta zaten herkeste:)onu yaklaşık 2-3 hafta kadar el süremeden evin orta yerinde tutup salak salak kesiştim bisikletle annemin ''koy şunu dışarı '' söylenmelerinden usanmadan dışarı da koydurtmadım.Ablam kullanır benden habersiz diye.:)
İyileşip ayaklandıktan sonra belki bir ay belki iki ay sonra acısını çıkarttım resmen bisikletten .
Sonra babam bana 0rtaokulda felan aldı vitesli bisikletimi en son bisikletimde oydu lisede aldığım motoru beraber aldık babamla üçte birini ben, kalanını babam ödedi:)
Şimdi o vitesli bisikletim nerde bilmiyorum çok gezmiştim o bisikletle ilk yaz aşkımda da o bisiklet vardı .ilk babamdan tokat yediğimde de .
Şuara boyle çocukluk anıları hayatıma fazla duygusal geliyor .
Büyüdükçe çocukluğunu ozlersin saçmalıklarına inanmazdımda harbiden oyleymiş lan!!

15 Kasım 2010 Pazartesi

Rakı Kokulu Üniversite...

Nevşehir'deki ülkenin en büyük rakı damıtım tesisinin hemen yanında ki, üniversitenin öğrencileri haber olma niteliğine taşımış konuyu.
Anason kokusundan ders yapılamamasından ötürü sikayet etmişler tesisi.
Tesis sahibi Mey içkide '' Tesisimiz yönetmeliklere uygun çalışmaktadır'' şeklinde açıklamada bulunmuş.
Ben şöyle bi açıklama beklerdim tesisden ''Hazır elinizde varken keyifini çıkarın'':)
Abicim delimisiniz !!!Gidin sponsorluk isteyin tesisden ,keyfini çıkarın hemen yanıbaşınızdayken....

105 Milyon...

900 gr lık beyaz trüf .
900 gr lık kökü, Hong Kong'lu ismi açıklanmayan bir gizli zengin satın almış.
105 milyon euro ya !!!
Yuhh!! dedim bende gazete biraz abartmış gibi geldi fiyatı ancak çok da düşüğü olduğunu düşünmüyorum bu fiyattan.
Yani 900 gr lık kök ne taraftan bakarsan bak bi servete denk geliyor.
Açık arttırmayla satılmış parça .
Boyle yenilebilir bir serveti nasıl koruyup muhafaza ettiğini merak ediyorum doğrusu.

14 Kasım 2010 Pazar

Şef ''Ego''ları...

3 michelin yıldızlı Frederic Anton ''Ben yazar değilim,aşçıyım,fikirlerimi sayfaya değil,tabağa yazarım''.
Etkileyici ,hayranlık uyandıran ,prensipleri olan bir söz atasözü gibi dimi.
Yok be öyle değil aslında .Bu eski ustalar diye anlatılan öğretmeyen,saklayan ustaları anımsatmıyor mu size?
Biraz tatmin olmamış bir egonun tadını veriyor sanki.
Hanginiz kitap karıştırıp birşeyler öğrenmiyor bu meslekte?Eminim ki 3 michelin yıldızlı Frederic Anton da karıştırmıştır yeni çıkan Rene Redzepi'nin kitabını.
Paylaşmak gerek abicim Antony Bourdain ın kitabını okurken keyif almadık mı!!Aldıkkk.
Eee bu adam yazarmıydı?Yazar felan değildi .Ama keyifliydi yazdıkları bütün aşçılara google da tarattı kendi ismini.
ok bizde aynı fikirdeyiz zaten Frederic Anton ile!!
Yazar değiliz aşçıyız,yazımızı yazdığımız tabaklarımızı ve fikirlerimizi, global olçüde beğeniye sunmak için veya, başkalarından bişeyler öğrenmemiz için o başkalarının da biyerlerde fikrini veya tabağını yazıp paylaşması gerek!!
Globalleşmek gerek ulan!!!!
Veya zaten sizi yazan birileri olması gerek.
Frederic Anton da yazı yazma kısmını atlatıp zaten sizi yazan birileri kısmına gelmiş kestirmeden!!Belki de bu yüzden 3 michelin yıldızına sahiptir.
Eee birileri sizin yerinize sizin tarzını yemeklerinizi yazıyorsa. kendi fikrini tabaklarının yanında, sayfaya yazana da saygı duymak gerek
Gün gelecek fikrini hem sayfaya yazıp ,tabağına yazanında bir yazanı olacak.


Ego mu hissettirmemişimdir umarım!!

''Michelin müfettişleri o gece izindeydi''

Michelin'in direktörü Jen Luc Naret 120 michelin sahibi restoran şefini biarada görünce ''Merak etmeyin bizim müfettişler bu gece izinli''!! :):)diyerek telkin ediyor irlanda ve ingiltere nin michelin yıldızına sahip 120 şefini :)
Keyifle,şaşkınlıkla okuduğum Esin Sungur'un kaleme aldığı bir yazı .
Roux kardeşlerin 3 michelin yıldızını kazanmasının 25.yılını kutlamak için verdiği gastronomik bir davet .
Tam 140 şef davet ediliyor ve bunların 120 si orda oluyor .Olması gerektiği gibi michelin direktörüde davetliler arasında .Bu davetlilere sunulacak lezzetleri siz düşünün.
Roux kardeşlerde düşünmüş ve yıldızlarla geçen 25 yılın yemek özetini minimilize ederek sunmuş özel davetlilerine .
Düşünsenize 120 şef bu Roux kardeşlerin bu başarısını paylaşmak için orda bulunuyor.Ve ingiliz gastronomisinde Roux'dan oncesi ve sonrası diye bashediyor Heston Blumentel .
Bir sayfalık yazıyı sayfalarca heyecanla anlatabilirim .İyisimi siz Esin Sungur'un kasım sayısı Gusto'da yazdığı yazıyı, kahvenizi de alıp hayalinizde canlandırarak okuyun ,bu kıskandıran daveti.

11 Kasım 2010 Perşembe

Kadınlar...

Gülümseyerek yazıyorum .Anlaşılmazlar!! hem çocuklar ,hem büyükler .
Size kattıkları sizden aldıkları bütün bunlarla birlikte vazgeçilmezler .
Ne olursa olsun keyifliler,bazen yaratıcılığınızı tıkayıp bazen ilham kaynağı olurlar.
Her birinin kendi içlerinde önlerine koydukları geleceğin ve planların yanında ,erkeklerle ilgili planlarınında olduğunu düşünüyorum bazen .
Hayatta şuraya geldim ,hayatımda şu tarza sahibim demekki şu beyefendiyle kendi yaşamımı ispatlıcak bişeyler yaşabilirim .
Büyümüş bir kadına rastlamak gerek hayatta.Beraber büyüyeceğiniz bir kadına değil ...

9 Kasım 2010 Salı

Gülümseten Haller...

Elimde torşonum akşamki yoğunluğa ayak uydurup hızlı bir tempoyla ocaklar tezgah arasında mekik dokurken biyandan da kendimle konuşurum '' onu yaptım, evet risotto soğutucuda, confiler fırında'' .
Derken '' yanık kokusu geliyor biyerden ya '' telaşla ocaklara donup sonra fırına bakıp, en son bacağımdan yukarı doğru yükselen ısıyla farkediyorum torşonumun alevlenip , hafif smoke kokular yayarak alevin yukarı tırmandığını:)
İlk once mise an place ,sonra dolaplar plastık malzemeler vs. en sonra üstünüze başınıza mı bakarsınız yoksa ilk önce üstünüzü mü kontrol edersiniz??:)

7 Kasım 2010 Pazar

Dünya Halleri...

Keyifli bir pazar gününde sonra tatlı bir yorgunlukla ,uzatmış ayaklarımı günün son anlarının tadını çıkartıyorum.
Merak ettiğim birkaç konuyu keşfettim bugün.Pera palas'ın mutfağıyla ilgili okuduğum bir yazı ve şu meşhur film.
Güneşin yukardan inmeye başladığı vakit attık kendimizi sinemaya çok sözü edilen onemli konulara değindiği belirtilen ''Newyork ta beş minare''. Heyecanla girdiğim filmden ,dünyadan ne kadar uzaklaştığımı bütün fikirlerimin, yorumlarının,düşüncelerimin herşeyimin yaptığım işe dalıp çıkamadığını gördüm.

İşimin sorunları dışındaki sorunları hayatıma sokmadığımı farkettim.

Açıkcası genç yaşta bütünlüğümle işe konstanre olmak profesyonellik mi bilmem ama keyifli bir durum.
Ancak hayatınızı sadece işe endekslemek ve bunu alışkanlık haline getirmek gelecekte tehlike olabilir.Dünyaya karşı olan sorumluluklarımız için.
Bugün çok etkilenmediğim o filmden ve dünyasal hallerden,biraz vicdan azabıyla çıkmak en güzel örnek ,bu bahsettiğim tehlikeye.

2 Kasım 2010 Salı

Hayvansal duyular...

Sıcak gürültülü yemek kokan mutfağınız ,devamlı tadıp kokladığınız parçası olduğunuz bir düzen .
Bir zaman sonra hayvansal duyularla mutfağınızda hiç duymadığınızı kokuları ayırt eder hale geliyorsunuz.
Sırtınız ocaklara dönük çalışırken sesleri ayırt eder hale geliyorsunuz kaynayan sosun sesi,çektiğinde kıvamını geçerken çıkardığı sesi her ama herşeyi.
Dışarda yemeğinizin keyfini çıkartırken duyduğunuz micros makinesinin sesi size hatırlattığı servis anıları.
Bunların hepsi işinize verdiğiniz özveriyle doğru orantılı aslına bakarsanız.Herşeyi tadıp ,kokladığınız bir mutfakta artık yeni gelen bir kokuyu ,onun sesini herşeyden once siz tanıyor.
Ve siz anlıyorsunuz yemeğinizin dilinden ...
Marco pierre white ın dediği gibi '' tasting tasting tasting''!!!