İkibin altıda kırk küsürlü sıralardan girerek ilk elli restoran arasına adından soz ettirmiş ben o sıra lisedeydim daha :)
Şuan çok güzel işler yapıyorlar önceki yazıda da bahsettiğim gibi, yediğim denediğim her tabakta mutlaka bir amazon dokunuşu var ve kesinlikle doğru şekilde işlenmiş .
Şimdi dünyanın yedinci restoranı olarak biliniyor ve eminim ki yükselişi devam edecek.
Bununla birlikte çizgisini yerelliğin üzerine kuran restoranlar kalitesinden odun vermediği surece başarılı oluyor bunun en büyük orneği Noma sanırım ve yavaş yavaş yükselen D.o.m.
Bunun yanında birde sao paulo da hatırladığım kadarıyla sergi içinde de bir restoran açıyormuş Alex Atala ekmek ve pastahanenin yanında ,dalva e gito ,d.o.m derken birde sergi içinde restoran .
Ve biraz mutfak işleyişinden bahsetmek istiyorum d.o.m un şefi yani head sefi Alex ten sonra mutfaktaki ikinci isim açılıştan buyana orda hatta bulaşıkçı olarak başlamış .
Sistem de soyle yürüyor anlatılana gore Alex bir fikirle geliyor d.o.m un şefine bahsediyor ikisi kafa kafaya verip onu somut halde tabağa dokuyorlar bazen bunu d.o.m un şefi tek başına yapıyor bazen Alex le .Şuraya bağlamak istiyorum ''çok gezen mi ,çok okuyan mı bilir'' D.o.m un şefinden dolayıda aklıma bu soru geldi tekrar araştırmacı bi sef oda, yanında kaldığım sayılı zamandan gorduğum kadarıyla araştırmacılığın yanında Alex gibi bi kılavuzdan da goren bi sef keyif veren bi şekilde
bu soru bizim meslekte de sorulmaya başlandı çok çalışan mı çok goren mi bilir, yoksa çok okuyup araştıranmı ??? cevabı kişisel goruşunuzde saklı .
Şimdilik bu kadar sanırım
Sıra ''Le Chateaubriand, İnaki Aizpitarte '' ile bi deneyimde :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder